maskeli allâme

maskeli allâme

31 Mayıs 2011 Salı

Yeryüzünden Notlar 4

Yalnızız. İstediğimiz kadar insan olsun çevremizde ve bir o kadar da sevgilimiz... Ne farkeder ki akşam sohbet ettiğimiz yahut sabah beraber uyandığımız kişilerin adını bile bilmiyoruz yada bilmek istemiyoruz. Akşama kadar mutsuz olduğumuz saçma sapan işlerde vakit geçirip sabaha kadar mutlu olduğumuzu sandığımız yada mutlu değilim ama ne yapayım vakit böyle geçiyor dediğimiz işlerle zamanı öldürüyoruz. Sözde dert ortağı olarak bir şişeyi kendimize arkadaş ediyor yahut geceyi beraber geçireceğimiz kadını(erkeği) tartıyoruz gözümüzde, sonuç; sıfıra sıfır elde var sıfır felsefesinden hareketle "aman beee" diyip aldırmıyoruz ve sahte renklerle hayatımızı boyamaya çalışırken elimize yüzümüze bulaştırıyoruz.

Bir süre sonra duyarsızlaşmaya başlıyoruz, gözlerimiz boş bakmaya, ellerimiz tutmamaya, kulaklarımız duymamaya ve beynimiz boşalmaya başlıyor. Akşamdan kalmanın ağrısı başımıza vurmasa kafamızın yerinde oluduğunu dahi hatırlamıyoruz.Dini felsefemizi bir kenara bırakın insanlığımızı unutuyoruz. Yalnızlaşıyoruz, yalnızlaştırılıyoruz ve yalnız yaşıyoruz...

16 Mayıs 2011 Pazartesi

Yeryüzünden Notlar 3

Güneşin biraz kaypak biraz arsız ışıklarıyla aydınlandık bugün.İnsanlar kıpırkıpır işe yahut okula koşuyordu, bense arşınladığım yollar hakkında seyre dalmıştım düşüncelerin babında.Birden dank etti durdum ve insanlığa baktım yeryüzünde ki yaşayan bedenlere...Hepsi yorgun ve somurtkan görünürdü fakat bugün bir farklılık yeni bir vizyon vardı hepsinde.Güneş onlara pozitif enerji yüklüyor, sayısızca problemleri göz ardı ettiriyordu.Hiçbirinin farkında olduğunu sanmıyordum.Umarsız yaşamayı kendine amaç edinen insanların yeni bir güne böylesine neşeli, böylesine rahat ve böylesine pozitif olmaları bende sayısız kuşkuyu kış uykusundan uyandırıyordu.Neden sorusunu üç kez ardarda sordum kendime.Yaşayan ölüler yahut ruhsuz bedenler bugün neşeliydi.Tanrı sanki hepsini azad etmişti.

Sitemkarlığım mutluluktan mutsuzluk duymak değil kastım şudur ki aylarca insanın üstüne kene gibi yapışmış bu somurtkanlık nasıl bir sabaha uyanışta geçiyor yahut benim tebssümlerim neden güneş açınca kutup yıldızı misali kayboluyor.Neden?Neden?Neden?

Ben çıkmaz sorularımla başbaşa kalıyorum geceleyin yani şu saatlerde mutluluğumun tadını çıkarıyorum insanlara rağmen ve içimde ki umutsuzluk zuhur ediyor yeniden...İşte ben ait olduğum sisli geceye kavuşuyorum, hırçın dalga seslerini kulaklarımda duyuyorum, bağırıp çağırıyorum ve kendimi artık huzurlu hissediyorum.

Keşke her gün güneşli olsa da insanlar insan olsa ben mutsuzluğa rağzıyım yeter ki onlar insan gibi davransınlar ben romanda ki CRUEZO da olurum hani şu ıssız adada yanlız başına kalan adam.Yeter ki insanlar insan olsun ben konuşmamaya da yazmamaya da rağzıyım.Yeter ki doğan yeni bir çocuk sadece doğduğunda ağlasın yeter ki...

13 Mayıs 2011 Cuma

Yeryüzünden Notlar 2

İkinci kısım ikinci bahar misali dalgalı bir denizin fırtına öncesi süt liman oluş hali.Biraz durgun ve arınılmış serserilik var üstünde, sarhoşluğu henüz geçmiş fakat hala akşamın koyu karanlık etkisiyle boğuşmakta, ansızın vuran baş ağrısı nöbetleriyle de baş başa.İşte bu hal-i vaziyette bir uçurumun kenarına kamp kurmak gibi hayatın ikinci baharını yaşamak.

İkinci bahar dediysem sakın bunu orta yaş gurubunun yaşlanmaya yüz tutuğu zaman ki yahut boşanan bir şahsın ikinci evliliğini yapmadan önceki lirik,romantik ve saçma salak aşk hikayesini zannetmeyin zannettiyseniz de bu kanıdan vazgeçin çünkü alakası dahi yoktur.İkinci kısım ikinci bahar ilk nefret edişten sonraki yarı sevecen yarı babacan yarı enayilik dönemidir.Bu dönemden hayatı keşfetmiş ve artık bilginlik statüsüne erişmiş zanneder kişi kendini fakat yanılgıya düştüğünü anlayamaz.Anlayamamasının sebebi de şüphesizdir ki hayat denen zalim öğretmenin veremi gösterip sıtmaya kişiyi razı etmesidir.Yani insan kendini ufak şeylerle mutlu etmeye çalışır.Tabi ki etmesin demiyorum fakat kendini mutlu ederken kandırmasın ufacık umutlara sarılıp da yapabileceklerini uçurumdan aşağıya atmasın.Mücadele etmeden münakaşaya girmeden elde ettiği fırsatları fırsat bilir kendi kabuğuna çekilmesin çünkü bu hayatın bize oynadığı en saçma sapan oyunlardan biridir ve bu kadar saçma olmasına rağmen kandığımız bir oyundur.
İnsan öncelikle hedeflerini koymalı sonrasında hayatın taşlı yollarında ki engelleri bir bir , atlamadan ,zıplamadan ,sıçramadan geçmeli ve bu engellerin ona kattığı tecrübe,yaşanmışlık ve ezalarla kendine bir yol çizmeli ve demoklesin kılıcının daima ensesinde olduğunu unutmamalıdır.Hele bugün gördüğüm insanlar gibi sezeryan misali tebessümlerini aldırıp katil olmamalıdırlar.Hedefler tabiidir fakat tebessümler insanlara lütfedilen bir şey değil onların hakettiği bir davranış biçimidir.Hayaller, planlar gerçekleşmelidir fakat tebessüm olmadan gerçekleşecekse hiç yapılmamaları gerekir...

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Yeryüzünden Notlar 1

İzlediğim bir film yahut içtiğim bir sigaraydı, manzaraya karşı ağır depresif bir tavır takındığım andı belki içinde bulunduğum duruma ithafen;

Yaptıklarımın anlamsız olduğunu düşünmeye başladığım anların kimbilir kaçıncı senesindeyim bilmiyorum.Geldiği gibi yaşamayı umduğum zamanlarınsa artık elimden yavaş ama büyük büyük kaçtığını hissettiğim anların son demlerindeyim.Her kadınla yatmak yahut gördüğüm her kadehi devirmek gibi kimine saçma gelen kimininse hayatının anlamı olan anları doğru dürüst yaşayamamanın verdiği eziklik var belki içimde.Yutkundukça bozaıma daha da takılan bir lokma gibi rahatsız etmeye başladı artık ve bu satırları buraya dökmeme sebeb oldu.Kim olduğumu ve neden yaşadığımı artık merak etmiyorum etmemede gerek olmadığını düşünüyorum.Belli amaçlar, belli planlar ve belli monotonlukların arasına sıkışıp kalmışız.Güya yeni nesil biziz eğer ki bu neslin içinde benim gibi düşünenler çoğunlukta ise biyere varmaya başlamışız demektir fakat hiç sanmıyorum.

Hepimiz karanlığa yüz tuttuk ve aydınlıktan kaçtık.Normal insanlar güneşi severken biz sisin kokuşmuş koltuk altlarına kaçtık.Herkes maskesini boyarken biz maskelerimizi kırdık.Onlar acınası haldeki insan nüsvetteleri onlar aşkı ve parayı güç zanneden salaklar ve onlar hala kendilerinin yaşadığına inanalar.Hepiniz yaşamak nedir onu dahi bilmiyorsunuz ya da ben delinin tekiyim sizofren fikirlerimle saçmalıyorum ne derseniz deyin bence biz yaşamayı bilmiyoruz ve bunun için sahte cennetlere daima tutkunuz...

2 Mayıs 2011 Pazartesi

İsimsiz



sessiz kalabalık


sukutu arayan insanlık


isimsiz bir adam


adanmışlığı karanlık




suya yazı yazardı çoğu kez


insanlıktan utanıp


kendi benliğini intahar edip


zehr-i âba dalardı




korkmazdı hiçbir zaman karanlıktan


ama korkaktı


kalp yorgunluğuna karşı


daima savunmasızdı




ruhunu satardı çoğu kez


bir hiçliğin mutluluğuna


sevgiyi ararken herkes


ezayı dost bilirdi kendine




genç yaşında


ağaran saçları


ve çöken gözleri


daimdir kendine olan güvensizliği


ve herşeye rağmen mağrurdur


isimsizliği