maskeli allâme

maskeli allâme

22 Ocak 2012 Pazar

Umursamaz adam 4


Yine aynı gün of! Günler geliyor ve geçiyor hiç bir farklılığı, hiçbir değişikliği yok. Umursamazlığım sıkılmamla eş değer haline geliyor. Yoruluyorum gün geçtikçe, hiç bir şey yapmamaktan. Sessizlik kulaklarımda uğultu yaparken, yalnızlığımın kalabalığından kaçıyorum her geçen gün. Tiksindirici kokular geliyor burnuma bu sabah, Bir hayvan leşi var sanki bizim çıkmaz sokakta yada yine üst kattaki komşunun çöpünü dağıttı haylaz kediler. Ne ise ne çokta umrumda değil desemde bu iğrenç kokunun kaynağını keşfetmek beni oldukça cezbetmeye başlamışken bu keşiften kendimi alıkoyamadım ve üşenerekte olsa yatağımdan kalkıp koyu kahvemi yaptım. Sigaramı yakarak penceremin yanına doğru yanaştım sokağa baktığımda ise gördüğüm şey hayallerimin ötesine geçti. Bir adam vardı ve yaşıyordu , yürüyordu yavaş yavaş bir adamdan böyle bir koku gelmesine imkan yoktu. Nasıl böyle kokabilir insan diye düşünürken kendimi sokakta buldum ve bu hayret verici bir olaydır ki sadece haftada bir gün çıkardım odamdan. Adama doğru yaklaştıkça o iğrenç koku gitgide artmaktaydı, burnum artık başka koku alanıyor o iğrenç kokunun hükmü altındaydı sanki... Cesaretimi toplayıp adamın omzuna dokundum ama o dokunuştan sonra o elimi birdaha kullanabileceğimden dahi şüpheliydim. Adam ağır ağır yüzünü dönüyordu bana, benimse içim içime sığmıyor adamın yavaşlığı beni daha da çok meraklandırıyordu. İstemsiz bir korku duymaya başlamıştım sanki adam yüzünü dönünce hayatım değişecekti. adam yüzünü döndüğündeyse olduğum yere çakıldım kaldım. Adam benim nerdeyse ikizimdi fazlasıyla uzamış kirli sakallarını, darmadağın uzun saçlarını ve gözlerindeki mor halkaları saymazsak eğer. Adam konuşmaya başladı ama ağzından gelen iğrenç koku beni öylesine sarmıştıki hiçbir duyum çalışmıyordu. Bedeninden yükselen iğrenç kokuyuda bastırmıştı, ağzından gelen koku zorla duyabildiğim üç kelime vardı yalnızlık, öfke ve umursamazlık. Bu sözleri duydum ve gerisini hatırlamıyordum gözlerimi açtığımda adam yoktu. Koku beni bayıltmıştı. Ceplerime baktım herşey yerindeydi. Şaşkınlıkla karışık merak duygusuyla odama çıktım ve masamda bir kağıt gördüm. Elime alıp okumaya başladım, şöyle yazıyordu:

Öfkeliydim insanlığa ve kendime bu öfke beni yalnızlaştırdı. Kimsem kalmadı yanımda, onlar benden kaçınca bende onlardan kaçtım tek gözlü bir odamda yaşadım. Hiçbirşeyi umursamadım Kendimi bile bu umursamazlık zamanla beni benden alıp yerime farklı bir yaratık getirdi. Bu kağıt ne zaman sana gelirse anla ki ben yazmayı, okumayı unuttum sırf umursamazlığımdan olmuş bir şeydir bu. Benim kim olduğuma gelince ben senin babanım seni daha çocukken terkeden baban sana daha önce ulaştım ama cesaret edip konuşamadım beni affet oğlum, sakın benim gibi olma...

Ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Düşünemiyordum bile aklım tertemiz bir kağıt gibiydi, kakalakdım. O adam benim babammıydı sorusu aklımı yeniden çalıştırdı. Aman Allahım nereye gitti şimdi nasıl buldu berni, niye buldu ki. Umursamaz evet umursamaz bir adammış tıpkı benim gibi, öfkeliymiş, yalnızmış o adam benim babammış.

Çabukça kendini toparlamaya başladı umursamaz adam ceketini omuzlarına attı odasının kapısını kapattı ve gitti. Bir daha onu kimse görmedi...