maskeli allâme

maskeli allâme

29 Aralık 2012 Cumartesi

TARİFSİZLİĞİM 3



Bazen uzun uzadıya yazmaya gerek yoktur, kısa bir cümle bile anlatır aslında herşeyi...



Kaçamak, kaçamak ona bakmak, suya bakmak değildi belki; ama ona bakmak, herşeye inanmaktı...

28 Aralık 2012 Cuma

TARİFSİZLİĞİM 2


Onu görmek yetmez ki onun gördüğü gibi dünyayı görebilmek yada onun gördüğü gözlerin baktığı yerleri arşınlamak belki kafi gelirdi. Baktığı yerdeki kırk yıllık bereketi anlatmaya tariflerim yetebilirmi ki?

Tarif etmek zor içimdeki tarifsizliği her anında onun bir parçasının dünyaya kazınmış olduğunu öğrenmek ve bu öğrenmenin bitmeyişi değil mi onu her zaman daha fazla özlememin sebebi. En yakınında olduğunda dahi o kadar uzak kalabilmesi yahut bir sigara dumanındaki akislerin onun ismini gökyüzüne karalaması. Sizofrenik hayllerimin hepsinin onun cevresindeki dünyayı kapsaması ve her gece onunn rüyama girmesi için erken uyumamam ve rüyalarıma gelmeyince ani ataklarla yataktan fırlayışlarım. Gözlerinin gökyüzündeki yansımalarını görebilmek için yada rüzgarla dalgalanan kokusunun bana ulaşabilmesi için bilmediğim mekanlarda onu aramak, onu sormak her köşe başında...

Tarifsiz, anlamsız ve çoğu kez sebebini bilemediğim bir acının tarifsizliği ile boğuşmalarım hasretimi tuza banıp yedikten sonra bir gece yarısı su aramak gibi. Ağzımı her o suya dayadığımda aklımın binlerce köşesinden bir anda fırlayan hayaletler gibi odama doğması.

Çoğunuza anlamsız gelen bu duygunun bir zamanlar bana anlamsız gelmesinin damağımda bıraktığı acı tat ve bunlar gibi tarif edemediğim binlerce hissiyat ve bir dostun dediği gibi onu görmek çarmıha gerinmiş an kadar milatken bu hisleri anlatamamak. Zor, çok zor, hatta zordan da zor...

Ne anlatıyorum ben ya kendimin anlamlandıramadığı, kelimelerimin yetmediği, dilimin dönmediği zamanlar kime ne anlatıyorum ya. Şunu bilin okuyucular benim gibi anlatmaya çalışmayın çünkü böyle bişey anlatılmaz, anlatmaya çalışırsan da kardeşin gibi saçmalarsın...

Aşık olan herkez için gelsin bu parça....


25 Aralık 2012 Salı

TARİFSİZLİĞİM



Biliyorum bir çok şiirime yazıma konu olacaksın ve bir çok gece uykularımın geri dönmeksizin kaçmasına sebep olacaksın. Duygularımın manalarında ben her geçen gün biraz daha boğulurken sen duyglarımın dahi hükmedemeyeceği bir yerde olacaksın. Yüzüne doğru düzgün bakamıyorum sadece gözlerin kazınıyor her saniye aklıma ve önümde kanlı canlı duruken bana en uzak menzilde oluyorsun. Kanatıyorsun git gide artan bir tarifsiz kelimeyle. Tarif edemediğim edebilmeye kelimelerimin yetmediği bir duyguyla hükmediyorsun gönül krallığıma. Kimsenin giremediği bazılarının ise girmeye tenezzül bile etmediği bir krallığın tac giymemiş efendisi olmak belkide senin gurur duymayacağın bir şey şayet bunun farkında olsan tabi.

Platonik aşıklara her gün acıyarak bakmam belkide şuan yaşadıklarımın günahıdır yada bu günahım için şuan cehhenneme girmeden yanmanın acısı ile sevinç çığlıkları atmaktayım. Her sigara yakışımda senin içine çektiğin havadan mahrum kalmak bile yetiyor bana yada her gece karanlığına baktığımda gözlerinin belirmesi yetiyor kalbimin kat kat artan çırpınışlarına ve şuan beni bu şekilde tarumar ederken sen yatağında benden habersiz güzel bir uykunun içine düşmüş olabilme ihtimalin ve bu uykunun içersinde bir an dahi olsa senin rüyana girebilmenin umudu var ya. İşte o umut bile kırk yıl bela yağmurunun altında dolaşmam için bir nedendir.

Evet haklısınız saçmalıyorum, saçmalamamın en mantıklı sebebi sen iken saçmalamaktan gocunmuyorum ve ben seni sevebilme ihtimalini sevdim cümlesini ilk defa bu denli kanıksayarak geceye haykırıyorum. Seni anlatmaya kelimlerim yetmiyor yetse dahi ömrümün bu denli uzun olacağını düşünmüyorum. Keşkelerle yaşamaktan bıkmış olan ben bir kez daha keşkenin katı zulmünde olmaktan galiba mutluluk duyuyorum. Yarın da gözlerinin içinde kaybolmak ve belki bu kayboluşumdan etkinlenmen için bir an önce sabah olmasını bekliyorum uykunun haram olduğu şu saatlerde senin cismini beynime kazıdığım için kendimi suçlu hissediyorum ve bu suçumla kendimi saçlarının parmaklığını , gözlerinin bekçiliğini üstlendiği mahpuslukta tek başıma mahkum buluyorum ve tek isteğimin müebbet yemek olmasını diliyorum.

Sensizliğin hükmündeki bir gecem ve bu gecedeki hayal perdem iyi uykular....

13 Aralık 2012 Perşembe

Kalabalık Yanlızlığım



Gölgelenmişti bir kere masum yüzlü ay dede ve günahkar kılılmıştı sisli gece. İnkar etme şansları olmadan ve de kendilerini savunamadan idam sephasına götürülmüş ve tez elden idam edilmişlerdi karanlıkların prensine ve pres aldı onları yeniden diriltti. Ay dedenin yüzünü karartıp şekilsiz bir vaziyette korku salması için koydu insanlığın tepesine ve gece hırçın bir karanlıkla tekrar örülmeye başladı.

Bitmişti aslında fakat ben algılayamamıştım. Soğuk ve sıradanlaşan dünyadaki değişimleri teker teker atlamıştım çünkü yanlızlığa o kadar alışmıştım ki masum bir sarılıp yatmayı aşk sanar olmuş fakat rüyalarımdaki kadınları gerçek sanarak uyanmıştım. Sirayet eden umutsuzluğun beni, akılalmaz sizofrenisinde yapayanlız bir kalabalığı oynamak zorunda bırakmış ve ben hiç zorlanmamıştım. Aksine bu o kadar hoşuma gitmeye başlamıştı ki gerçeklerin soğuk ve sıkıcılığını kenara itip yalandan dünyamı gerçek sayar ve sözde mutluluklarla yaşayıp gider olmuştum. Ta ki iki gece önceki kabusun uykularımı idam edişine kadar...

Uyuyamadan yaşıyordum ve aslında ızdırapların en büyüğüymüş gibi geliyordu. Tüm lezzetlerini sanki bir çırpıda silmişti hayat. Yalanların tatlı buseleri ile uyuyakalmak, gerçeklerin zalim kırbaçları ile yaşamak arasında seçim yapmam zor olmamıştı fakat artık ortada bir seçimden çok mecburiyet kalmıştı.

Uyuyamadan ayakta kalmak. Zorların belkide en zoru şeklini alıp karanlık suların sonu gelmeyen anaforlarında yüzlerce kez boğuyordu beni ve daha canım yeni çıkmışken hayatı tekrar bahşedip tekrar ölüme sürüklüyordu, tekrar, tekrar, tekrar... Zavallı prometheus diye başlayan tüm cümleleri lügatımdan çıkarmaya karar vermem işte tam bu ana tekabul ediyordu. Prometheus zamanın mitolojik yardımcısı, insanlığın dostu ve tanrıların ateşini insanlığa ulaştıran zat. Cezası benden farlı değildi belkide bundan ilgimi çekiyordu bir çok mit. Birilerinin, bir zamanlar uydurdukları yada türettikleri kültürel mitolojiler bu kadar birbirine benzerken acaba o zamanlardanda biri benim gibimiydi.

Buna cevabım keşke süphesiz olsaydıda kendimi yalnız hissetmeseydim. Ne yazık, ne talihsiz insanın kendini yapayalnız hissetmesi. Bunca sürüklenen kalabalıklara inat...