maskeli allâme

maskeli allâme

7 Haziran 2012 Perşembe

Yalnız Adamın Günlükleri 4

Sabah oldu, bir çırpıda... Ne yazık. Çok güzel olmasa bile yeteri kadar güzelliği gözümüzde canlandıran gece epeydir ölü bir vaziyette yeniden doğuşunu bekliyor. Yalnız adam ise yeni ağarmış günün pejmurde anlarıyla ilgilenmeden güne küfrediyor ve yaşamak zorunda olduklarını yaşamak için uykusuz bir vaziyette yatağından doğruluyor. Bu hareketi uyuduğunun belirteçi değildir ha yanlış anlamayın, sadece uyumak için girdiği yatağını kendine düşünce mezarı haline getirip bir çin işkencesi tadında geceyi bitiirdiği anlamına gelir. Evet tadında çünkü hayat onun için lezzetlerden oluşma bir hengamedir ki bu lezzetlerin hiçbirinin çok tatlı olduğu söylenemez hatta hepsi rezilce iğrençtir.

Kafasını kaldırdığında iki ufak kanadın pervasızca çırpınışlarını duymak için kulak kesildi ve pencerenin perforjelerine baktığında minicik bir serçenin gece başından beri yağan ve dinnek bilmeyen sert yağmurundan pencersine sığındığını gördü. Serçecik bir demirden diğerine atlıyor ve odanın içini süzüyordu sanki bu odanın penceresine yıllardır konuyormuş ve rutin bir kontrole geliyormuş gibi. Yalnız adam serçeyi izlemeyi sürdürdü ta ki serçecik bu yıkık odanın manzarasında bıkıp kendini özgür dünyasına doğru kanat çırpmaya zorlayıncaya dek. Yalnız adam da bu özğürlüğe uçuşu takdir edercesine serçeciğin peşinden gurula baktı ve başını öne eğdi. Yıllardır hiç dinlenmemiş gibi çöktü başı ve kıpırdayamadı uzun bir süre. Mor halkalı ela gözleri odanın içinde akşamdan kalan yarım sigara paketini aradı ve yatağın yanında ki dede yadigarı komodinin üzerinde yalnız adamın elleriyle birleşti yarım paket sigara. Kısa bir sevişme gibiydi yalnız adamın sigarayla olan merasimi...

Merasim çabuk bitti, yalnız adamın istediği kadar çabuk alışkın değildi belki bu denli kısa seramonilere, öncelerini hatırladı sigara paketine uzanırken gerilirdi ve yavaşça işaret parmağının üstüne vururdu paketini, bir dal sigara yavaştan kayardı aşağıya doğru ipincecik bir kadının ayak bileğine dokunur gibi çekip çıkarırdı sigarayı yavaşça ağzına götürür ve yakmadan önce kuru tütünün kokusunu tadardı. Sigarayı ağzından alıp tekrar bakardı ve aynı yavaşlıkla geri koyardı uzun uzun ateşler ve ilk derin dumanını gökyüzüne doğru basitçe bir kibirle üflerdi bundan sonrası ise yavaş gelen ölümün ayak sesleri gibi çıtırtılı ve yavaştı. Şimdilerde ise sadece beyninin yorgunluğunu alması için çabucak bitirilen bir nesneydi onun için.

Yalnız adam sigara içmeyi bile unutmuştu çoğu güzel yaptığı davranışlarını unuttuğu gibi alışkanlıklarının üstünede bir çarpı atmıştı. Şimdilerde geçen günler anımsamak için odasının duvarlarına çentikler aıyordu kararı odasını çentikle doldurduğu gün ölmekti ya tanrının eliyle yada kendi imkanları ile.

Odada artık çok az boşluklu duvar vardı...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder