Bir gece nöbeti daha başlamak üzereydi. Vakit olması gereken zamanı temsilen duvardaki saatte şeklini alıyordu ve bir geceden beklenen her şey vardı. Dalları hafifçe birbirine çarpan ağaçlar, titrek gece kuşu sesleri, arka mahallelerdeki kedilerin çok sesli olmayan miyav sesleri ve ürpertici bir gece karanlığı, aysız ve yıldızsız. Hali hazırda kendime baktığım zaman ise hiçbirşey kaybetmemişim önceki zamanımdan yine yalnız ve yine efkarlı bir vaziyeti hal vuku bulmuş bedenimde.
Sessiz düşüncelerimin ardı arkası kesilmeyen çığlıklarına karışıyordu sönmeye yakın olan sigaramın dumanı. Darmadağın saçlarımın anlatmak istediklerine dilim varmasada kendileri zaten belli ediyordu umarsızlığımı. Aklımda ise karmakarışık bir giriftarlıktaki düşüncelerimin arasından senin güzel gözlerinin yansımasını bulmaksa zor değildi. Evet güzel gözlerin hala zihnimin en parlak köşesinde hatırlanmayı ve her hatırladığımda keşke dedirtmeyi beklemekteydi fakat artık kendime bir söz vermiştim keşke demeyeceğim diye. Bir insan ne kadar tahammül edebilirki kendine verdiği yalandan sözleri tutmak için, biliyorum birazdan bu sözümüde çiğneyip keşkelerle başlayan ağıtlarımı yakacağım ürpertici gecenin karanlık saatlerine...
Ne kadar güçsüz olduğumu yüzüme vurma hakkını sana tanıyorum bu sefer, haykır hadi... Sensizliğe tahammül edemiyorum, ben güçsüz bir adamın sana karşı kurduğum tüm kalkanlarımı çoktan parçaladım, Seni unutmak için kendime verdiğim dirayetsiz sözlerin hepsini yaka paça zihnimden dışarı attım. Şimdilerde ise yalnızlığını kabullenmeye zorlanmış bir adamın gurursuzluğu var yüreğimde. Her anında senden bir parça bulan ve bu parçaları birleştirip bir sen yaratmaya çalışan yeni nesil bir Doktor Frankenstay oluyorum ve bundan hiç şikayet etmiyorum.
Ohh... İçime çekmeliyim bu kapkaranlık gökyüzünün güneşe karşı verdiği savaşta ki yenilgisinin ardından oluşan kızıl vaktin zafer kokusunu. Aydınlığın bu kanlı zaferini bende kutlamalıyım ağaçların kendi el birlikleriyle kurdukları yeşil yapraklı zafer taklarının altında ve kendi savaşımın mağlubiyeti unutmalıyım bu gecenin sonunda nasılsa ertesi gece yine aynı manzara peyda olacak ve yine güzel gözlerine duyduğum aşk sonucu oluşan nefret duygusunu tüm damarlarımdaki kanda hissedeceğim ve artık yaşam sıvım vakitsizce öldürülmüş bir ejderin kanı gibi köpürerek yükselecek damarlarımda beynime ve yakıcı düşüncelerim deliliklerimi saflaştıracak. Unutmayla yaptığım müttefiklik yine mağlup edilecek ve sen düşlerime gireceksin...
Her zaman bu düşü keyifle izleyeceğim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder