
Meraklanma, bilirsin maksadım seni kırmak değil sen benim yıllar önce kaybettiğim yaşama sevincimsin. Kirli ve tozlu hayat raflarına kaldırdığım kalbim gibisin. Yaşlı, yalnız ve soğuk. Her gelen üstüne birşeyler karalamış tıpkı bu gece ayın gökyüzüne karaladığı bulutlar gibisin ve her zaman ki gibi ayın gökyüzünü terkettği gibi beni terk edeceksin.
Birazdan başlar fırtına; bak, sırfıntılar kaçışıyor sağa sola anladılr tabi gelen bin başlı ejderi savurup kanatlarını gelecek birazdan ve kaçışacak mutlu insanlık hala sıcak sandıkları ve bu sıcaklığın hiç bitmeyeceğini varsaydıkları yuvalarına. Anlıyorsun beni değilmi? Hıh anlamazmısın kimbilir bunları sana karalayan kaçıncı yalnızım kimbilir.
Boz baykuşlar seslerini yavaştan duyurmaya başlıyorlar, beton direklerin üzerinde birazdan kopacak fırtınanın farkında olmaya bir iki serçe havalanıyor, çıkmaz sokaklar ıslanmaya hazırlanırken, evsizler kendilerine sığınacak bir barınak arıyor. Şehir bastırmak üzere olan kasvete hazırlıyor kendini bitmişliğin verdiği kabullenişle kabulleniyor yenilgiyi.
Bense tek başıma hala dünyayı değiştirecek Don Kişotlardan biri sanıyorum kendimi oysa ki ortada ne değirmen kaldı rüzğarla hareket eden ne de şövalyecilik oynayan hatırlı bir dost. Ben olsa olsa pinokyonun daha oyulmamış doğrucu kardeşi olurum. Sonsuza kadar bekleyecek ve oyulmayacak bir kardeş...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder