maskeli allâme

maskeli allâme

16 Nisan 2012 Pazartesi

Başlıksız 2

dipsiz bir kuyu gibiydi güzel gözlerin

sonbaharın yaprakları sibi aheste dans ederdi saçların

ve özlem duyduğum kokun üzerinde

hala taptaze ve büyüleyici güzellikte


sanki bir akşam meltemiydi sözlerin

ılık ılık kulaklarıma varırken söylediklerin

kötü sözlerin bile muhteşem bir iltifat

ve ay gibi yüzün dünyada ki en güzel sanat


korkuyorumbir gün umulmaz bir şekilde gidişinden

korkuyorum beni bir gün terk edeceğinden

son günümdü yanımda olamamdan

korkuyorum içimde bir parça hicran ve ardımda sen giderken


umudun bittiği o an vardır ya hayatta

hani kıyamet dedikleri

senin gidişindir son alameti

doğmadan ölecek olan tüm umutlarım gibi


ne geceler ne gündüzler kar etmez artık

yiyip içtiğim öldürmez beni

seni giderken görürsem eğer

hayatımda seninle beraber gelecek

bedenim aheste toprağa giderken



Başlıksız 1


dur, gitme
gözlerine dokunamadan...
bırak buluşsun kalplerimiz birbiriyle
öylece ortada bırakıp beni, gitme.

sen benim baharım,
sen benim ruhumsun.
beni bu kasvetle bırakıpta
uzak diyarlara gitme.

sahipsiz kalırım gidersen
ağarır saçlarım, kararız gündüzler
sen bu biçim gidersen eğer,
yosun tutar gözlerim, ölür tüm çiçekler.

dur gitme,
kuşlar ötüşecek daha üstümüzde
gidersen;
sararacak o çok sevdiğin fesleğenler
dur gitme, ölecek tüm sevenler...

13 Nisan 2012 Cuma

Yalnız Adamın Günlükleri 2

Kan çanaklarını biraz aralayabilidim sonunda, zor oldu ama oldu. Bu uykusuzluğumun beşinci gecesi belkide altı anımsayamıyorum. Karışıyor herşey dünya , günler, fikirler ve hayatım. Nasılsın sorusuna bombok diye cevap verirsin ya işte o vaziyetin katlarında bir hali canlandırıyorum hayat romanında. Dünden kalma bir ton fikir kafamı yeterince eziyor. Bunun üzerine katlamalı olarak artan telefonlar ve çevremde ki insanlar. Anlatıyorlar sürekli dertlerini sıkıntılarını. Yüklüyorlar heybeme kendi yaşantılarını. Artık taşıyamıyorum bir mide bulantısı geliyor artık kendimin sıkıntılarını atlatmakata dahi zorluk çekerken zamanın hızlı işleyişi altında birikenler zaten yeterince yaşlanmamı ve ruhumun orospulaşmasına yeterken bir de hayatımın üç kadınının dertleriyle uğraşmak. Off ne zor işmiş arkadaş insan olmak. İnsandan kastım dışarda gördüğünüz homo-sapiensler değil onların sadece adı insan. Onların resmi üniformaları ve fizyolojik ihtiyaçları olmasa sokaka ortasında bileklerini kesmiş bir adamı hastahaneye götürmeyi bırak tenezzül edip 112 yi dahi aramazlar. İyilik nedir bilmezler daha doğrusu bilemezler nasıl bilsinler ki öğrenmemişler öğreten olmamış. Hep kin kusmayı ve şikayet etmeyi bilirler. Oysa ki insanlar biraz daha insan olsa benim gibi iyilik sever enayiler biraz daha azalır toplumda. İyilik sever enayiler kimmidir. Kendi dertlerini kenara koyup başkalarının detlerini dinleyen, Gündüz tebessümler saçıp gece hallerine ağlayanlar, başkalarının işini görürken kendininkini unutanlar ve hep dünyayı değiştireceklerine inananlar iyiliksever enayilerdir.

Yeter artık. Bu gün kapatacağım telefonu ve çıkmayacağım küçük hücremden. Dert değil ya sigaramda var ne güzel iki üç kadehte rakım ben bu günü kendimle beraber geçiririm. Dışardaki insanlardan an itibari ile ilişkimi kestim. Bugün annem hastalıkları için arayamayacak beni, kız kardeşim param bitti demeyecek bana ah bide şu nişanlım yokmu bugün arayıp hayatı bana zehir edemeyecek. O yüzüme gülüp ardımdan atıp tutanlar yüzüme gülemeyecek. Yalnızlıktan bıkmış üç beş adam bana karanlık ve kasvetli rüyalarını anlatamayacak. Beni bugün faşist sanmayacaklar.

Asıl umduğum şey ise bu gece uyuyacak olmam. Uykusuzluğun getirdiği halisilasyonlar bitecek bugun artık ufak adamı görmeyeceğim konuşmayacağım duvarla. İnanmayın bana bu dediklerimin hiçbiri olmayacak ben gene iyilik sever enayi olmaya devam edeceğim. Antidepresanlarımı kullanıp hayatımın 3 kadınının kasvetli yaşam felsefelerini dinleyip çözüm önerisi sunacağım. Eminim bunlar yüzünden bir gün bakırköyede uğrayacağım. Benin sevenler eğerki hala ölmediyseniz kapım size herzaman açık. Benden nefret eden ama bensiz yapamayanlar kapım kapalı olsada kırıp geleceğiniz için size bir maruzatım yok. İyi geceler ey fani dünya eğer böyle bişey mümkünse tabi...
er b

2 Nisan 2012 Pazartesi

Yalnız Adamın Günlükleri 1

Akşam çöküyor ufukların sırtına doğru, batan güneş abanıyor tepelere tüm ağırlığıyla sanki yıkılacak dünya bu hengamenin altında. Yavaş yavaş esmeye başlıyor akşam meltemleri, tatlı tatlı yalarken sokaktaki şırfıntıların saçlarını; birazdan tüm geceyi hükmü altına alacak karanlık, sert ve soğuk rüzgarın sinsi sinsi haberini veriyordu aslında. Anlayana! Ben malesef bu akşam bunu anlamış vaziyetteyim, bilirsin yazmaktan neredeyse vazgeçecektim fakat nasıl bir büyün var, nasıl bir sihirdir bu bilmiyorum beni yine bu kansere teşvik ediyorsun. Bağımlı bir esrarkeşten farksız sayılmam bu anlarda sanki tüm hücrelerimi uyuşturuyor ve sahte cenneti armağan ediyorsun bana, senin üstüne karalarken hayatımı.

Meraklanma, bilirsin maksadım seni kırmak değil sen benim yıllar önce kaybettiğim yaşama sevincimsin. Kirli ve tozlu hayat raflarına kaldırdığım kalbim gibisin. Yaşlı, yalnız ve soğuk. Her gelen üstüne birşeyler karalamış tıpkı bu gece ayın gökyüzüne karaladığı bulutlar gibisin ve her zaman ki gibi ayın gökyüzünü terkettği gibi beni terk edeceksin.

Birazdan başlar fırtına; bak, sırfıntılar kaçışıyor sağa sola anladılr tabi gelen bin başlı ejderi savurup kanatlarını gelecek birazdan ve kaçışacak mutlu insanlık hala sıcak sandıkları ve bu sıcaklığın hiç bitmeyeceğini varsaydıkları yuvalarına. Anlıyorsun beni değilmi? Hıh anlamazmısın kimbilir bunları sana karalayan kaçıncı yalnızım kimbilir.

Boz baykuşlar seslerini yavaştan duyurmaya başlıyorlar, beton direklerin üzerinde birazdan kopacak fırtınanın farkında olmaya bir iki serçe havalanıyor, çıkmaz sokaklar ıslanmaya hazırlanırken, evsizler kendilerine sığınacak bir barınak arıyor. Şehir bastırmak üzere olan kasvete hazırlıyor kendini bitmişliğin verdiği kabullenişle kabulleniyor yenilgiyi.

Bense tek başıma hala dünyayı değiştirecek Don Kişotlardan biri sanıyorum kendimi oysa ki ortada ne değirmen kaldı rüzğarla hareket eden ne de şövalyecilik oynayan hatırlı bir dost. Ben olsa olsa pinokyonun daha oyulmamış doğrucu kardeşi olurum. Sonsuza kadar bekleyecek ve oyulmayacak bir kardeş...