maskeli allâme

maskeli allâme

29 Nisan 2011 Cuma

Sisli Gece


bana miras kalan senden
sadece sisli geceler
ahirim olman için uğraşım
herşeyim sisli geceler
bulutsuz olsada gün
güzel yaşansada ömrüm
umrumda değildi bugün
herşeyimdir sisli gece

uzak diyarlara uğradır
doluynayda semalara baktım
uğurunda ölünecek hissiyatlara daldım
çarem yine sisli gece

denizin bekaretiyle
rüzgarın isterikliğini gördüm
fakat ben temiz kalabildim
sebebim sisli gece

böyle bir geceydi yine
adını sayıklamaya başladığım
tütünü hunharca içtiğim
aynıydı yine sisli gece

24 Nisan 2011 Pazar

Bir Adamın Hikayesi 8

Soğuk bir ilkbahar sabahıydı, güneşin yorgun ışıklarının kasvetli penceremden içeriye süzüldüğü vakit.Yüzüme hunharca çarpıyordu.Soğuk havanın burnuma yaslandığı o anda hissediyordun yaşadığımı.Evet bir gün daha başlıyordu, bir gün daha kanım damarlarımdan soğumamak için direniyordu.Uzak geçmişim ile yakın geleceğim arzusema gibiydi sanki.Doğrulurken yatağımda gözlerim kısık bedenim ıssız ve yatağım soğuktu.Sanki bir gece boyunca boşboş kalmış gibi...Başıma hükmedemiyordum kaskatı kesilmiş boynumdan aşağıya sarkıyordu sürekli, akşam yanlızlığıma eşlik eden bir kaç kadeh rakının etkisiydi bu kesinlikle.Artık her günüm ile akşamı birdi farketmiyordu zaman benim için korkak , sevgisiz ve bir o kadarda hırçındı bedenim.Sorgusuz sualsiz her gece beni içine alan evim bile huzursuzdu.Bir günün daha bedenimde kanıksanmayacağını sanki biliyor gibiydi.

Nefretimle kalktım ayağa ve attım kendimi sokakların fahişe kaynayan ıssız taraflarına.Yankesiciler, evsizler ve fahişeler her taraftaydı.Sokak başındaki torbacıda yerindeydi yani her şey olması gerektiği gibi ve herkes görevinin başında.Ben ise bugun farklıydım.İlk defa yankesicilere laf atmaktan korktum ve ilk defa fahişeleri tatmin edemeyeceğimi anladım, ilk defa gece için bir iki doz kokain almadım torbacıdan.Masumane kötülüğün koynuna girmedim.Sahte cennetin kapılarını aralamadım bu kez.Sadece uzaklaşmak istiyordum bu sefil hayatımdan ve etrafta ki sefil hayatlardan.Zavallı küçük ahmak olarak yaşamak istiyordum.Sorgusuz sualsiz nefretsiz ve hayat kavgasından uzak.

Olmayacağını bildiğim hayllerimden bu kez kurmadım.Kendimi boş düşüncelerden arındırıp suçlarımı günahlarımla saflaştırdım ve tüm hakikatlerin ışığını kendime kılavuz seçme gafletine düşmedim bu kez çünkü biliyordum ben o ışığın kurtarabileceği zavallı küçük ahmaklardan değildim.Kendi rollerim vardı ve bu rolleri uygulamalıydım.Her şeyin nihayetinde ben bu zaman çarkındaki ufak bir kuklaydım.

Her zamankinden daha gür bir sesle küfrettim yankesicilere ve her zamankinden daha fazla azgınlıkla becerdim fahişeleri ve en son torbacının yanına gidip kokainimi aldım önceki seferlerden daha fazlasıyla ve bu günkü rollerimden arınıp beni içine almayacağını düşündüğüm evimin kapısını zorladım ve en kuytu köşesine gidip zulamdaki kokaini ısıttım şiringanın paslı iğnesini damarıma saplarken gözlerim kaydığını hissettim ve en son uykuma son kez dalarken evimin yosun tutmaya başlamış duvarlarına baktım ağlamaya başladılar benim gibi sefil bir adamın peşinden ağlamaya başladılar.Süphem yoktu çünkü beni sadece onlar anladılar ve çelimsiz ruhumun ardından sadece onlar ağlayacaklar...

ve bir adamın hikayesi ile burda sonlamacaklar...

22 Nisan 2011 Cuma

Var Mı Aşktan Öte


sebep aramadan sonuç bulmak gibi
yaşamında çaresine bakmaktı bazen
kırıp, döküp gitmek de varken
bağrına basabilmek değil miydi zaten

kendi kendine kurduğun hayallerin ötesindeki
özgürlükler ülkesine gitmek iken
hayallerinin bile çıkmazlara sürüklendiğini bilmekti
çoğu kez yılmışken ve ağlamaklı olurken

bir ağaçtaki iki elma gibiydik
beraber olgulaşıp beraber çürüyecektik
fakat beni kuşlar tarumar ederken
sen sahibin rakı mezesi oldun erkenden

ayrı ayrı dünyaları birleştirmeye çabalarken kırdık
ikimizde birbirinin kalbini
ve aşk denilen bilinmezliğe kürek çekerken
yıktık içimizdeki benlikleri
ve suretlere adadık içimizdeki maqsum sevgileri

aşk gibi sevda gibi yahut acı ölüm
artık hiçbirinin farklı manası yoktur
her yapılan neden sebeb ikileminde olduğu gibi
çaresi yoktur yaralarımızın ilacı da yoktur

5 Nisan 2011 Salı

Bir Adamın Öyküsü 7



Gün ağarmaya başlarken usulca incitmeden rüzgar narin dalları eserken, dalgalar hırçınlığını süt liman sakinliğe adarken, mutlu ama kasvetli sabaha uyanırdı umutsuz ve yorgunca adam.Saatin kaç olduğuna bakmak için yavaşça eğilirdi çarpık bacaklı komodinin üstüne doğru anlamsızca bakardı böyle her sabah.İşe gitmesi gerekirdi ama zaten geç kalmıştı zılgıt yemektense kovulmayı çoğu kez tercih etmemişmiydi zaten.Zamandan kovulmayı, hayattan kovulmayı hatta kendi bedeninden kovulmayı göze almış bir adam bir köhne masa başından mı kaldırılmaya aldıracaktı.Yorgunluğu geçsin diye eski bir plak koymuştu İron Maidenden belki biraz sakinlerim belki biraz kendime gelirim diye...Dünden kalan 2 parça pizza ile yaptı kahvaltısını erken olmasına rağmen bir sıcak bira açtı nefret ederdi sıcak içmeye ama aldırış dahi etmedi.Bir kalem ve kağıt aldı eline sigarasını bir kibrit parçasıyla yakarken, savururken dumanını kalemini oynatmaya başlatmıştı bile; uykusuz , yorgun gözleri denize doğru alık alık baktı bir süre fakat deniz bile bıkkın bir şekilde sakindi, sabah kuşları bile istemeye istemeye ötüyorlardı sanki monoton hayatlarına sitem edercesine...

Ne deniz ne kuşlar ne börtü böcek ne de kalem kağıt çareydi ona sövüp saydığı monotonluk ile değildi canını sıkan kovulacağı işi,içtiği sıcak bira herpi yahut hiçbiri önemsiz geldi ona bir an.Boşverdi herşeyi attı kalemi kağıdı bir yana ve dikti birasını kafaya dolu bir nefes çekti sigarasından ve kalkıp yerinden denize doğru okkalı bir küfür salladı inadına hayatın tüm monotonluklarının ırzına geçti yarın her ne kadar aynı mkonotonluğa devam edeceksede kapattı gitti herşeyi tıpkı benim yaptığım gibi...